Nesnelerin belirli renklerde görünmelerinin sebebi ışığı yansıtma, emme ve geçirme özelliklerinin olmasıdır. Biz bu şekilde nesnenin üzerine düşen ışığı renk olarak algılarız. Gözlerimiz, beyaz ışığın yaydığı bütün renk ve dalga boylarını yani görünür renk spektrumunu algılayabilecek kadar hassas bir yapıya sahiptir. Buna bilgisayar ortamında görüntülenebilen 16 milyondan fazla renk ve bunun dışında kalıp ekranda görüntülenemeyen, matbaada basılamayan çok sayıda renk de dahildir.
Rengi tanımlarken üç temel nitelikten bahsederiz; bunlar ton, parlaklık ve doygunluktur. Bu nitelikler tasarım alanında kullanılırken bir renk çarkıyla temsil edilir. Çarktaki renklere de spektrum renkleri denir. Bu renkler, başta güneş kaynaklı olan beyaz ışığın, özel bir prizmadan geçirilmesi ve sonucunda da ışığın ayrışmasıyla oluşurlar.
Ton, bir nesneden yansıyan renktir. Renk çarkı üzerindeki bir veriye denk gelir ve 0 ile 360 arasında bir derece olarak ifade edilir. Ton dediğimizde kırmızı, turuncu veya yeşil gibi, rengin adını kastederiz.
Parlaklık rengin açıklığı veya koyuluğudur. Yani gözümüze ulaşan ışık miktarıyla ilgilidir. Bir yüzey ne kadar parlaksa o kadar yansıtıcıdır. Çoğunlukla, 0 (siyah) ile 100 (beyaz) arasında bir yüzde olarak ölçülür. Parlaklık seviyesini ayarlamak, rengi oluşturmak için kullanılan ışık miktarını değiştirir. Ne kadar fazla ışık kullanılırsa renk de o kadar parlak olur.
Doygunluk, rengin gücü veya saflığı olarak nitelenebilir. Renk ne kadar doygunsa o kadar canlı gözükür. Standart renk çarkında doygunluk, merkezden kenara doğru artar. Spektrum renkleri maksimum doygunluğa sahiptir. Aynı tona ve parlaklığa sahip olan iki renk, birinin daha beyaz ya da doğal görünmesi durumunda farklı doygunluğa sahiptirler demektir. Az doygun bir resim renklerin canlılığı azalacağı için gri görünecektir.
Renkleri yansıtmak için, bilgisayar ekranı, yazıcı ya da matbaa makinesi gibi bir aygıt kullanıldığında bu aygıt bir renk gamı üretir. Renk gamı, tarayıcı, monitör, yazıcı, televizyon vb. teknolojik aletlerin üretebileceği veya algılayabilecekleri renk çeşitliliğidir. Aynı üretici tarafından imal edilmiş olan iki bilgisayar ekranı gibi benzer aygıtlar bile aynı rengi farklı biçimde gösterebilir. Bilgisayar ortamında göremeyeceğiniz bazı renkleri özel mürekkepler sayesinde matbaada üretebilirsiniz. Bütün bu farklılığa bağlı olarak bilgisayar ortamından matbaa makinesine geçen bir renk, ekranda gördüğünüz halinden çok daha farklı bir hal alabilir.
Bilgisayar ortamında tasarım yapılırken kullanılan renk sistemi RGB modeline dayanır. Bir bilgisayar ortamındaki ya da ekrandaki tek bir nokta, rengin tanımlanması için farklı miktarlarda kırmızı, yeşil ve mavi (red, gren, blue – RGB) ışık yayar. Yani ekrandaki tek bir piksel bu üç rengin karışımından oluşur. Yüzde 100 kırmızı, yüzde 100 yeşil ve yüzde 100 mavi ışık birleşirse beyaz ışık ortaya çıkar. Oranlar 0 olduğunda ise siyah rengi algılarız.
Basım sürecinde ise renkleri oluşturmak için dört farklı mürekkep kullanılır. Bunlar turkuvaz (cyan), bayrak kırmızısı (magenta), sarı (yellow) ve siyah (black) yani CMYK process renkleridir. Bu ana renkleri kullanarak neredeyse tüm renkler oluşturulabilir. Cyan, magenta ve yellow farklı oranlarda üst üste binerek istenilen renge dönüşür ve son olarak black ile de ayrıntılar tanımlanır, gölgeler derinleştirilir. Kağıt üzerinde yüzde 100 oranlarında cyan, magenta, yellow mürekkep birleştirilirse sonuç siyah olur; fakat matbaa pigmentleri saf olmadığı için siyahı bulanık kahverengi gibi gösterir ve bu yüzden karışıma biraz da siyah mürekkep eklenir.
Merve Coşkan
Atölye İzmir Grafik Tasarım Eğitmeni